Pazar, Ekim 17, 2010

Gece - 15 Ekim Bronx

Gece'yi daha önce Rock'n Coke'ta izlemiştim sadece. Güzeldi. Kısa bir performanstı festival mantığı dahilinde. Zaman kısıtlı olduğunda hem seyirci hem de grup daha bir heyecanlı oluyor muhtemelen, hadi eğlenelim zamanımız az. Ama bar konserlerinde gece sizin, buyurun gösterin gücünüzü. Şimdi şuradan başlayayım ki Bronx'ta bir tuhaflık var ama ne olduğunu henüz anlayamadım. Aslında sahnenin önünün dar olmasıymış gibi geliyor ama emin değilim neyse. Ses düzeni mi kötüdür nedir bilemedim. Gece'nin sahnesi vasattı malesef. Ama seyirciden kaynaklı olması da çok muhtemel. Ben şarkıların hepsini söyleyen kimseleri görmedim -ki dengi grupların konserlerinde böyle bir "sorun" olmuyor. Grubun canlanmasına engel olan durumun bu olduğunu düşündüm konser boyunca. Sonra da bunun grubun bir strateji hatasından dolayı olduğunu düşündüm. Her ne kadar sahne performansın muhteşem de olsa, konser sayın azsa eğer kulaktan kulağa "Gece'nin sahnesi çok iyiymiş" söylemlerinin artma ihtimali olmaz. Herhangi bir grubun konser sayısının artması da İstanbul için pek mümkün değil ama. Bu konuda da acaip bir sıkıntı var İstanbul'da. Bunu daha sonra anlatırım. Strokes coverlamaları çok hoşuma gitti, konser biraz daha uzun sürseydi daha bir hoş olabilirdi, eski türkçe şarkıları yeniden ısıtıp bize sunan her gruba kızıyorum. Ama bir de şu açıdan bakalım ki oradan çıkıp Peyote'de Replikas konserine gittim, çok çok çok büyük bir kalabalık vardı, herkes şarkıları bağıra çağıra söylüyordu, ama 5dk bile dayanamadım. Bu kadar yeter sanırım.
Fotoğraf çekmedim nedense pardon. Ay bi de şey, Koray Candemir ayağıma tekme attı. Bu kadar.

Perşembe, Ekim 14, 2010

pardon

Biraz boşverdim. Nedenim var evet. Bir takım şeyleri konuşarak anlatmak daha güzel ve anlaşılabilir gibi geliyor bana. Burayı vakti zamanında okuyan çoğu kişiyle tanıştım ve bir takım şeyleri onlara yüzyüze anlatmak istedim. Ama, olmuyor. Gerçekten. Buraya izlediğim pek çok grubu yazdım, pek çoğuyla sonradan tanıştım, dertlerimi suratlarına karşı anlattım ama olmuyor. Söz uçar yazı kalır derler, herhalde gerçekten öyle. Bana 1-2 sene önce yazdığım şeyleri söyleyen insanlarla tanıştıkça, onlara konuşarak anlatmaktansa yazarak anlatmanın daha doğru olduğunu kavradım. Konuşma esnasında işin içine içkinin girdiği gerçeği de kavrandı. Askere gidene kadar bloga tam performans dönüyorum. Fazla uzak değil zaten:) Bu sabaha karşı bir ara baktım ki "takvimim" bölümünde geçen seneden kalan konserler var. 1 Senedir burayla ilgilenmemişim adam gibi. Özür dilerim.