İlk film yazım. Ama filmle ilgili değil neyse ki. Tamamen kişisel. Zaten artık blogu biraz daha kişisel bir hale getirmenin zamanı geliyor sanırım.

Anton Corbijn'i seviyorum. Evet o siyah beyazı iyi kullanıyor. Jeff Buckley'i fotoğraflamış olması da yeter benim için. Filmi Anton Corbijn için izledim. Filmden hoşlandım, bayılmadım. Ama benim problemim Joy Division'la galiba. Joy Division'la olan problemim de tamamen Ian Curtis'le zaten. Tek kelimeyle inandırıcı gelmiyor bana. Ama inanmamam mantıkla ilgili değil daha çok duygularla ilgili. Ian Curtis'in soğuk, donuk, ruhsuz vokali şarkı sözlerindeki hisleri yansıtamıyor bence. Vokal tarzındaki tekdüzelik, hiçbir iniş çıkışın olmaması bana ruhsuz makineleri hatırlatıyor. Hikayenin filmde göründüğünden daha derinliklerini bilmiyorum ama hayatında çektiği sıkıntılar sanki tamamiyle kendi hatalarından dolayı oluşmuş sıkıntılar gibi göründü bana. Kesinlikle başka insanların yarattığı sorunlarla baş etmekten daha kolay sorunlar bunlar. Epilepsi hastasıysan ve ilaçlarını aksatırsan acı çekersin bu kadar basit. Yaptığın işin sonucunu düşünmeden hareket ederek "kontrol"ü nasıl elinde tutabilirsin ki zaten?
İnsanlar Joy Division seviyor. Dans ettiren yıkım. İki en keskin duyguyu aynı anda yaşama düşü. Evet hayat çok boktan, filme girişten eve dönünceye kadarki hemen hemen her anda çevre şartları yüzünden tam olarak ben de bunu düşündüm ama kendi aptallığın sonrasında hayatı suçlamak saçmalık. Ben yokum.