Cuma, Mayıs 04, 2007

www.istegenc.com.tr 'de yazmaya başladım

Dandadadan ve Gevende röportajlarına ufacık tefecik katkılar yaptığım İş Bankasının gençler için hazırladığı İŞTE GENÇ sitesinin müzik bölümünde bugün ilk yazımın yayınlanmasıyla resmen yazarları oldum. Yazılar imzasız yayınlanıyor ama ben kendi yazılarımı buradan yayınlamaya devam edeceğim. Can sıkıntısından başladığım şeyin para kazandıran gerçek bir mesleğe dönüşmesi beni çok şaşırtıyor gerçekten. Yardımı için Şirin'e çok teşekkür ederim.
Sitenin müzik bölümü için yazılar yazacağım ve röportajlar yapacağım bundan sonra. İlk yazım da Brett Anderson'ın solo albümü için oldu. Hem link vereyim hem de buraya postlayayım. Buyurun;

Brett Anderson bu kez yalnız

90'ların başında grubu Suede ile brit-pop'un tekrar canlanmasında en büyük pay sahiplerinden biri olan Brett Anderson, ilk solo albümü "Brett Anderson"da bir bakıma kendini anlatıyor.

İngilizler hikâyeleri, efsaneleri severler. Suede de henüz albümü çıkmadan efsane olmayı başarmış gruplardan. Çıkış albümleri "Suede" henüz yayınlanmadan, zamanın ünlü müzik dergisi Melody Maker, grubu "Britanya'nın en iyi yeni grubu" ilan etmişti bile. Brett Anderson'ın Morrissey & David Bowie halleri, uçuk, şok edici şarkı sözleri ve gitaristi Bernard Butler'ın müthiş soloları eşliğindeki dansları, Matt Osman (bas) ve Simon Gilbert (davul)'ın kusursuz enstrümanları ile Suede 90'ların mucizesi haline gelmişti. İlk iki albüm "Suede" ve "Dog Man Star" inanılmaz satış rakamlarına ulaştı. Blur ve Oasis ikilisiyle beraber öyle parlaktılar ki Radiohead, Pulp, The Verve gibi olağanüstü gruplar bile o zamanlar bu üçlünün yanında sönük kalıyorlardı. Ama tabii ki Radiohead “Ok Computer” ile, Pulp “This Is Hardcore” ile, The Verve “Urban Hymns” ile bu sürecin intikamını feci şekilde aldı.

"Dog Man Star"ın kayıtları aşamasında yaşanan olaylar sonucu gitarist Bernard Butler'ın gruptan ayrılmasıyla Suede çok büyük bir kan kaybına uğradı. Zira bestelerin sahibi de çoğunlukla oydu. Brett Anderson bu ayrılığın gruba etkisini "Şarkılarımızda gitar ve vokalleri öncelikli hazırlıyorduk. Bernard'ın ayrılmasıyla bas, bateri ve vokalleri öncelikli hazırlamaya başladık" diye özetleyerek, artık Suede'de tarz değişikliğine gidileceğinin sinyalini vermişti. Belki de bu açıklama ile gruba Butler'ın yerini doldurmak üzere alınan iki genç; Neil Codling (klavye) ve Richard Oakes’e (gitar) güvensizliğini de gösteriyordu.
Beklenen oldu, Suede üçüncü albümü "Coming Up"ta parti havasına girip eğlencenin dozunu artırırken, müzikal kaliteden ödün verdi. Ardından "Head Music" ile müzikal açıdan hızlanıp, kalite açısından iyice düştü. "A New Morning" ile de en kötü işine imza attı.


Geçtiğimiz yıl Bernard Butler ve Brett Anderson'ın ortak projesi “The Tears”, ikiliyi beraber görmemizi sağladı ama görüntüden başka pek bir şey ifade etmedi.
Tabii genç kuşak, Suede'i genellikle son albümleriyle tanıdığı için, Brett Anderson'ın mart ayı sonunda yayınladığı kendi adını taşıyan solo albümünün ses getirmesi pek muhtemel değil.

Öncelikle albüm, Suede albümlerinden çok farklı. Suede'e göre daha basit gitar tonları, önceleri çok sık kullanmadıkları hüzünlü yaylılar, Brett & Bernard ikilisinin vazgeçilmezi piyano, albümde duyduğumuz sesler. Ritimleri de oldukça düşürmüş Brett Anderson. Yalnız olup, düşündüğünü tam olarak uyguladığında, müzikal açıdan sağlam ama satış rakamları muhtemelen düşük kalacak bir albüm çıkarmış ortaya. Çeşitli yerlerde keçi boynuzu yer gibi azar azar eski Suede albümlerinin tadı damağımıza geliyor ama keçi boynuzunu da kim sever ki?

Açılış şarkısı ve ilk single "Love Is Dead", Brett Anderson'ın patlaması gibi. Şarkının nakaratında Brett, "plastic people" derken, gerçekten bunu içten söylediği anlaşılıyor. Zaten albüm de Brett Anderson’ın kendini anlatmaya çalıştığı, samimi şarkılarla dolu. "Dust And Rain" ve "Intimacy", Bernard Butler'sız Suede dönemlerini fazlasıyla anımsatıyor. Basit gitarlar, neşeli, salınıp sallanmalık tonlar ama iç karartıcı sözler kulaklarımızda. "Infinite Kiss" ve geçen sene kaybettiği babası için yazdığı "Song For My Father" albümün kaliteli işlerinden. Özellikle "Song For My Father" benzer tecrübeleri olanlar için oldukça zorlayıcı bir şarkı. Fakat albümdeki tüm şarkılar bir yana "The More We Possess The Less We Own Of Ourselves" bir yana dersek de pek yanılmayız sanıyoruz. Bu parça, “Dog Man Star” albümündeki "The Asphalt World" şarkısından bu yana Brett Anderson'dan çıkan ilk kusursuz yapıt. Albümün kırılganlığının doruk noktası ve yaylıların hüznünün ispatı gibi. Daha önce Suede'den bu tarz bir şarkı da duymadığımız için ilginç de aynı zamanda. "One Lazy Morning", "To The Winter", "Scorpio Rising" ve "Ebony" ise sıradan diğer şarkıları.

Sonuç olarak, eski dinleyiciler için eski günlere dönüş, yeni dinleyiciler içinse pek bir şey ifade etmeyecek bir albüm gibi görünüyor. Uçuk, çılgın şarkı sözlerinden daha gerçekçi hikâyelere dönüş yapan Brett, artık ipek gömlekleri, dar pantolonları, ışıltılı bakışları bir kenara bırakıp aile babası imajı çiziyor. Son zamanlarda kameralara bile bakmıyor küskün beyefendi. Durgunluk dönemine girmiş, büyük bir müzisyenin içten hikâyelerine kulak vermenizi tavsiye ediyoruz.

Bloga özel son;
Brett Anderson için söyleyebileceğimiz son cümle ise "Kafasının üzerinde uçuşan domuzcuklar, pastırma olacaklarını anladılar" olur muhtemelen.

Hiç yorum yok: