Pazar, Ekim 21, 2007

İç Hesaplaşmalarım. Bölüm 3: Joy Division / Control

İlk film yazım. Ama filmle ilgili değil neyse ki. Tamamen kişisel. Zaten artık blogu biraz daha kişisel bir hale getirmenin zamanı geliyor sanırım.
Anton Corbijn'i seviyorum. Evet o siyah beyazı iyi kullanıyor. Jeff Buckley'i fotoğraflamış olması da yeter benim için. Filmi Anton Corbijn için izledim. Filmden hoşlandım, bayılmadım. Ama benim problemim Joy Division'la galiba. Joy Division'la olan problemim de tamamen Ian Curtis'le zaten. Tek kelimeyle inandırıcı gelmiyor bana. Ama inanmamam mantıkla ilgili değil daha çok duygularla ilgili. Ian Curtis'in soğuk, donuk, ruhsuz vokali şarkı sözlerindeki hisleri yansıtamıyor bence. Vokal tarzındaki tekdüzelik, hiçbir iniş çıkışın olmaması bana ruhsuz makineleri hatırlatıyor. Hikayenin filmde göründüğünden daha derinliklerini bilmiyorum ama hayatında çektiği sıkıntılar sanki tamamiyle kendi hatalarından dolayı oluşmuş sıkıntılar gibi göründü bana. Kesinlikle başka insanların yarattığı sorunlarla baş etmekten daha kolay sorunlar bunlar. Epilepsi hastasıysan ve ilaçlarını aksatırsan acı çekersin bu kadar basit. Yaptığın işin sonucunu düşünmeden hareket ederek "kontrol"ü nasıl elinde tutabilirsin ki zaten?
İnsanlar Joy Division seviyor. Dans ettiren yıkım. İki en keskin duyguyu aynı anda yaşama düşü. Evet hayat çok boktan, filme girişten eve dönünceye kadarki hemen hemen her anda çevre şartları yüzünden tam olarak ben de bunu düşündüm ama kendi aptallığın sonrasında hayatı suçlamak saçmalık. Ben yokum.

4 yorum:

Ezgi dedi ki...

Söylediklerinin bir kısmına katılmakla birlikte Ian'ın hastalığının, sorunlarının ya da duruşunun kendisini tanrılaştırmak, idolleştirmek isteyenlerce ön plana çıkarıldığını düşünüyorum. Ian'ın dibe batışı kendi seçimiydi belki ama efsaneleşmek için ya da adı yıllarca konuşulsun diye bu seçimi yaptığına inanmıyorum. Kontrol filminin bir sahnesinde Ian, Joy Division'un bu denli ünlenmesini istemediğini söylüyordu. Filmin sonunda zaten yalnız başına öldü. Dedik ya, seçim. Ian'ın bunalımları hakkında bu kadar konuşulmasını isteyip istemeyeceğini bilemeyiz.

Ayrıca filmde bize aktarılanların çoğu eşinin kitabından. Corbjin, verdiği bir röportajda Deborah'ın kendine acımasından hiç hoşlanmadığını belirtmiş. Aktarımlarının objektifliğinden şüphe duymakla birlikte yine de filme ve kitabı Joy Division için önemli bir kaynak olarak görebiliriz.(diye düşünüyorum.)

Şehirli Derviş dedi ki...

Aslında Joy Division=Ian Curtis demek olduğundan gerek filmi gerek grubu ne çok büyütmek ne de yerle bir etmek gerekli diye düşünüyorum.70lerin ikinci yarısında bu kadar soğuk ve tekinsiz bir grubun olmayışı(kısaca günün şartları)belkide Joy Division'ı bu güne taşıyan önemli bir neden.Bu yüzden kilometre taşı sayılan "closer" albümünü ben hiç sevememiştim.Halada sevmem.Grubun orjinalliği o dönem post punk'ı seçmelerinde.Yoksa her 10 yılda bir kaç tane Ian Curtis dünyaya gelmiş ve gitmiştir.

Adsız dedi ki...

ayıptır. tamam ian curtis'in seçimlerini, duruşunu sevmeyebilirsiniz, hatta kendim için haşa diye nitelerim bu durumu müziğini de sevmeyebilirsiniz. amma velakin kendinizce az kullanılan güzel kelimeler seçip içi boş cümlelerle yaptıklarına ya da müziğine dil uzattığınızı sanmanız, işte bu cidden ayıptır. bir heavy metalcinin black sabbath hakkında bu tarz şeyler söylemesi ne ise, sizin de ian curtis ve joy division hakkında söyledikleriniz odur. üzüldüm. cidden..

serdarcharliebrown dedi ki...

düşündüklerim tam olarak bunlardır. birilerine yaranmak için seviyor taklidi mi yapayım? sanmıyorum. bu bir iç hesaplaşmadır. bu blog da edebiyat kaygısızdır. okuduğunuz için teşekkür ederim.