tamamen kişisel bir yazıdır. takmayınız.
muse ilk çıkışından itibaren hep farketmeden takip ettiğim bir grup oldu. taa ilk albümleri showbiz'den beri. tabi bir hikayem var. bir gece radyoda hakan tamar'ın punk-art'ını dinlerken arka arkaya bir radiohead bir muse, bir radiohead bir muse çalarak bir nevi "muse diye bir grup var ve radiohead'in ilk hallerine çok benziyor" deyip belki de biraz da radioheadçilik oynayan yeni çocuklarla dalga geçmişti. grup da zaten yakın zaman sonra oldukça tanınır olmuştu. showbiz'de gerçekten de pablo honey ve the bends'den fazla fazla esinlenilmiş. tek dinleyişte bile vokal ve akustik gitar benzerliklerini farketmek güç değil. matt bellamy'nin bir lafı var, şöyle ki; "küçük bir kasabada radiohead dinleyerek büyümüş insanlarız. benim hayatım creep'i dinlediğim gün kaydı, elbette sesimi onun gibi eğitmeye çalıştım, çünkü onun gibi söylemek istiyordum." zaten showbiz'in prodüktörü de pablo honey'nin yapımcısı. yeni bir grubun bu şekilde olması gayet normal. fakat bir radioheadsever için muse'un bu tavırları sonrasında onları ciddiye alması beklenemez. haliyle aynı durum bende de başgösterdi. onları hep "hadi bağırıp çağırılan, bangır bangır gitarlı birşeyler dinleyeyim" dediğim zamanlar kulağıma taktım. onları açık açık küçük gördüm hep.
2. albüm origin of symmetry çıktığında hiç umursamamıştım. açıkçası new born'u bile klibinin dönmeye başlamasından haftalar sonra ilk kez izlemiştim. tüm albümü dinlediğimde de özellikle bliss ve uzay efektli türevi şarkıları midemi bulandırmıştı. akustik gitarlar da elden bırakılmıştı. kızgın radiohead. fakat uzay takıntısı biraz tarz belirleme çalışmaları gibiydi. iğrenç bir tarz ama.
absolution'ı merak ediyordum. aslında uzay takıntısı devam edecek mi, showbiz'deki kasvet yeniden kurulabilmiş mi diye merak ediyordum belki de. uzay hadisesi baş göstermeye devam etse de yarattığı atmosfer açısından pek karamsarlık hissi uyandırmıyor albüm. itiraf edeyim ki oldukça fazla dinledim. ama albümün tamamına sadece TSP ve stockholm syndrome'u dinlemek için mi katlandım diye de düşünmeden edemiyorum.
black holes and revelations daha yayınlanmadan önce supermassive black hole herkesi hayrete düşürdü. dance-rock ritmleri muse'un hiç denemediği birşeydi zira. muse'un bu durumunu yine radiohead olma çabalarına yormuştum. "tarz değiştiriyor gibi yapalım" çalışmaları. "onlar elektroniğe kaydı, biz de dansa kayalım" düşüncesi/ithamı. ama bu düşünce kısa sürdü. tüm albüm dinlendiği zaman muse'un yeniden birsürü blissimsi şarkı kaydettiği açık seçik ortada. belli ki sadece supermassive black hole ve starlight için birtakım yeni şeyler denemeye çalışmışlar. albüm sanırım en sevmediğim albümleri durumunda. zaten genel olarak albümlerini seviyorum diyemiyorum ki.
hmmm şu sıralar birşeyler değişmeye başladı ama aklımda. rock'n coke 2006 performansları tabi ki etken. 2005 brit awards en iyi sahne performansı ödülü sahibiler. ama canlı canlı görmedikten sonra bu ödül insana pek birşey ifade etmiyor açıkçası. fakat gördükten sonra da "muse çok b*ktan bir grup" lafını etmek için gereğinden fazlaca yüzsüz olmak gerek. tamam belki biraz yüzsüz olabilirim ama "albümleri o kadar önemli değil fakat dalga geçilmemesi gereken bir grup" demem gerektiğini düşünüyorum artık. çok hoşuma gitmiyorlar ama dalga geçilmeyi de asla haketmiyorlar. galiba muse gözümde sınıf atladı. ama hala küçük sınıflardalar.
birşey daha; hala showbiz şarkısının sonundaki solosunda gitarlarla beraber matt bellamy de bağırıyor mu anlayabilmiş değilim. üzgünüm.
2 yorum:
yazıdakii bi çok yerde hayıırr hayıır hayııırr dediysemde hiç birine cevap yazmicam (: sadece radiohead i ne kadar sevmek isteyip kendimi zorlasam da sevemediğim gibi, muse'ten de kendimi koparmak için ne kadar kassamda tamam dinlemicem desemde bi okadar bni çekti hep.. ha bide ortak paydayı görmekte güçlük çekiyorum "showbiz" albümü haricinde orası da ayrı bi konu ( :
bu konuyu yüz yüze konuşalım biz en iyisi:)
Yorum Gönder