Cuma, Ağustos 19, 2011

The Rapture - In The Grace Of Your Love

Bir Rapture'ı yerin dibine sokma notuna hoşgeldiniz.
Nedenini biliyorum. Yaşlanmaya başladım. Artık hopzıp indie şarkılarından hoşlanamıyorum. Hepsini geçtim, gerçekten hepsi birbirinin kopyası davul ritmleri ve gitar riflerine sahip. Vokallerden bir fark yakalama şansı olanlar biraz daha sivrilebilecekler gibi. The Rapture vokalistten şanslı. Ama diğer yanlardan zayıf. Vokalin bazı şarkılara sesi çok yakışıyor ama bunlar da hep tempolu şarkılar. Rapture, Get Myself Into It'ten ileriye gidemeyecek benim için. Öyle görünüyor. Bu albüm için konuşursam da 6. şarkı Never Die Again'e kadar dikkatle hımm hoomm uu yapa yapa dinledikten sonra of ne zaman bitecek bu albüm, kaç şarkıymış, daha anca 6 mı olmuş demeye başladım. Amerikalı indie grupları yaratıcılıktan çok uzak. Albüm parti müziği olmaktan ileri gidemez. Rapture da öyle.

Pazar, Nisan 10, 2011

Suede One Love Festival'a geliyor, Interpol konsere geliyor, Radiohead ve Strokes albüm çıkartıyor. Ben bunların hepsini günler sonra öğreniyorum. Benimle dalga mı geçiyorsunuz? Suede konseri nereden çıktı şimdi? Oha lan!

Cumartesi, Aralık 11, 2010

28 days later

Şimdi son zamanlarda neler oldu bir toparlayayım;

Öncelikle Babylon'da bir Ed Harcourt konseri vardı ki harikaydı. Mikrofonsuz bile söyledi adam. Acaip güzel ve güçlü sesi var. Şaşırdım gerçekten. Tek başına süper bir şov yaptı. Sağ gitarı soluyla çalması beni çok güldürdü, bi de eğlendi espriler yaptı falan. Eğlenceli adammış. Çok güzeldi valla.

Absynthe Minded'ı izledim daha sonra. Belçika'dan Preud'homme, Scifo ve Deus'tan sonra çıkan en iyi şey evet. Hiç neye benzediklerini görmemişim. Daha gencecik çocuklarmış hepsi meğerse. Vokalist "yıldızların altında"yı dinlemiş, öğrenmiş ve düzenlemiş. Hiç Belçika sanat müziğinden bir şarkı biliyor musunuz? Yaa. Çatır çatır çaldılar gerçekten. Ama bu Bronx Pi konusu gerçekten artık can sıkmaya başladı. Ses sistemi için çok kaliteli malzemeler ve sistem kullanmışlar, öğrendim. Ama ses bu kadar kötü nasıl oluyor anlayamıyorum. Salon düzeni de berbat. Sahnenin önü zaten ufacık. Önüne sanki başka yer yokmuş gibi dj kabinini koymuşlar, bi de sanki herkesa sahneye dalma meraklısıymış gibi 2x2'lik badyguard dikiyorlar. Hakikaten iğrenmeye başladım oradan. Neyse Absynthe Minded çok iyiydi ama işte.

Efendim ondan sonra Opal'in ilk albümü "Kıyametin"in lansmanı vardı. Taş gibi albüm yapmışlar gerçekten. Söz yazmadan şarkı yapmaya çalışanlar dinleyip tekrar düşünsünler. Sahneleri de gayet güzeldir. Ben dönene kadar mutlaka albümü dinleyip konserlerini de izlemiş olun tavsiye ediyorum.


Korhan Futacı ve Kara Orkestra albümünü ve sahnesini de kaçırmamanız gerektiğini söyleyeyim hemen. Hele ki konserler artık konser olmayı geçip ayini falan andırmaya başladı. Zaten 1 kere izledikten sonra her defasında yine orada olacaksınız. Hakikaten muhteşem. Ben dönene kadar izlemiş olun.

Aynı şekilde bir tavsiyem de Eskiz için olacak. Bolca sololu ve yüksek tempolu çalıyorlar. Roxy Müzik Günleri 1.si olmuşlardı bu sene. Albüm kaydına giriyorlarmış onlar da. Beklemek kaldı bize. Gidip izleyin mutlaka.

Ondan sonraa, Soundcollage var bir kulak kabartılabilecek. Özcan bana kızmaz biliyorum, ben pek hoşlanmıyorum yaptığı işten ama 2 konserini izledim, 2. konser ilkinden daha iyiydi.

Herkesin dilindeki Büyük Ev Ablukada dikkat edilmesi gereken bir şey. Ama ben pek çok sevdiğimi söyleyemem. Hafif alaturka kokması beni biraz uzak tutacak gibi. Canlı da izlemek lazım ama daha fırsat olmadı, benim için 6 ay daha olmayacak. Neyse bakalım.

Herşeyi bir yana bırakıp muhteşem Halimden Konan Anlar'la başbaşa bırakıyorum sizi. Utku ve Tolga'dan kuyuya atılmış bir taş. Her kelimesi işlenmiş.

Halimden Konan Anlar - Sergüzeşt'i Kadıköy

Hadi ben 6 ay askere gidiyorum eyvallah. Dönünce sınav yapıcam sıkı çalışın.

Salı, Kasım 16, 2010

Beady Eye

Gallagher kardeşler Oasis'i dağıttı. Liam da Oasis'ten eski kankalarını toplayıp yeni bir grup kurmuş adı Beady Eye olan. Muhtemelen 1-2 aya kadar Noel'i de yanlarına alıp Oasis adını alırlar. Neyse bahaneyle Beady Eye'in diğer elemanlarının da var olduklarını anlama fırsatı gibi bişey oldu. Gitaristler Gem Archer'ın Heavy Stereo'su, Andy Bell'in Hurricane#1'ı, davulcu Chris Sharrock'ın The La's grupları (The La's elemanı John Power'ın Cast'ini de yazıcam buraya) hakikaten gayet güzel gruplar. Geçen hafta Taksim'e giderken yanımda bir çocuk oturuyordu. Belli ki 18-20 yaşlarındaydı. Hasta adamlarız, yanımızda oturan kişinin ne dinlediğini anlamaya falan çalışırız ya hani, çocuk Oasis dinliyordu. 3-4 şarkı dinledi ve daha sonra Beatles dinlemeye başladı. Mesela o çocuk Beatles dinleyeceğine bu grupları dinlemeli.

Beady Eye - Bring The Light

Pazar, Ekim 17, 2010

Gece - 15 Ekim Bronx

Gece'yi daha önce Rock'n Coke'ta izlemiştim sadece. Güzeldi. Kısa bir performanstı festival mantığı dahilinde. Zaman kısıtlı olduğunda hem seyirci hem de grup daha bir heyecanlı oluyor muhtemelen, hadi eğlenelim zamanımız az. Ama bar konserlerinde gece sizin, buyurun gösterin gücünüzü. Şimdi şuradan başlayayım ki Bronx'ta bir tuhaflık var ama ne olduğunu henüz anlayamadım. Aslında sahnenin önünün dar olmasıymış gibi geliyor ama emin değilim neyse. Ses düzeni mi kötüdür nedir bilemedim. Gece'nin sahnesi vasattı malesef. Ama seyirciden kaynaklı olması da çok muhtemel. Ben şarkıların hepsini söyleyen kimseleri görmedim -ki dengi grupların konserlerinde böyle bir "sorun" olmuyor. Grubun canlanmasına engel olan durumun bu olduğunu düşündüm konser boyunca. Sonra da bunun grubun bir strateji hatasından dolayı olduğunu düşündüm. Her ne kadar sahne performansın muhteşem de olsa, konser sayın azsa eğer kulaktan kulağa "Gece'nin sahnesi çok iyiymiş" söylemlerinin artma ihtimali olmaz. Herhangi bir grubun konser sayısının artması da İstanbul için pek mümkün değil ama. Bu konuda da acaip bir sıkıntı var İstanbul'da. Bunu daha sonra anlatırım. Strokes coverlamaları çok hoşuma gitti, konser biraz daha uzun sürseydi daha bir hoş olabilirdi, eski türkçe şarkıları yeniden ısıtıp bize sunan her gruba kızıyorum. Ama bir de şu açıdan bakalım ki oradan çıkıp Peyote'de Replikas konserine gittim, çok çok çok büyük bir kalabalık vardı, herkes şarkıları bağıra çağıra söylüyordu, ama 5dk bile dayanamadım. Bu kadar yeter sanırım.
Fotoğraf çekmedim nedense pardon. Ay bi de şey, Koray Candemir ayağıma tekme attı. Bu kadar.

Perşembe, Ekim 14, 2010

pardon

Biraz boşverdim. Nedenim var evet. Bir takım şeyleri konuşarak anlatmak daha güzel ve anlaşılabilir gibi geliyor bana. Burayı vakti zamanında okuyan çoğu kişiyle tanıştım ve bir takım şeyleri onlara yüzyüze anlatmak istedim. Ama, olmuyor. Gerçekten. Buraya izlediğim pek çok grubu yazdım, pek çoğuyla sonradan tanıştım, dertlerimi suratlarına karşı anlattım ama olmuyor. Söz uçar yazı kalır derler, herhalde gerçekten öyle. Bana 1-2 sene önce yazdığım şeyleri söyleyen insanlarla tanıştıkça, onlara konuşarak anlatmaktansa yazarak anlatmanın daha doğru olduğunu kavradım. Konuşma esnasında işin içine içkinin girdiği gerçeği de kavrandı. Askere gidene kadar bloga tam performans dönüyorum. Fazla uzak değil zaten:) Bu sabaha karşı bir ara baktım ki "takvimim" bölümünde geçen seneden kalan konserler var. 1 Senedir burayla ilgilenmemişim adam gibi. Özür dilerim.

Salı, Ağustos 31, 2010

Fran Healy solo


Mail adresime bir haber düştü acil. Fran Healy solo albüm çıkarıyormuş. Wreckorder adında ve october hangi aya denk geliyorsa onun 4'ünde 5'inde falan. Üstelik kişisel web sitesinde bir şarkısını da yayınlamış adı Holiday olan (Çok çok Travis. Madem solo neden neden nedennnnn???)Aman ha kaçırmayalım hemen. Hadi şimdi de Phil Selway'in hadisesiyle ilgilenelim koş koş koş koş koooş...

fran healy - holiday

Cumartesi, Temmuz 24, 2010

i'm back to save the universe

İnsanda iştah kalmıyor. Bunca zaman neler yaptık? Bi halt yapmadık.

Baştan başlayalım, ben Metallica seyrettim. Ben de şaşırdım evet. Tam düşündüğüm gibi iğrençti. Kokuyordu. Ama herhalde bu kadar kalabalığı da biraz zor görürüm. Aman görmeyeyim.
Ama bunu hep göreyim; Massive Attack. Bir şehirde Massive Attack konseri varsa, o anda şehrin başka bir yerine giden bir insan salaktır. 3.defa izledim ben ve böyle birşey görmedim. Bu konserde Mezzanine'den baya çok şarkı da çaldılar. Kuruçeşme'nin atmosferi hakikaten çok güzel oluyor, onunla da birleşince muhteşem bir konser oldu yine. Ama şu Dobro nasıl bir efsane olarak kaldı içimde. Yok çalmadılar yine. Bi de yeni şarkıları benimseyemedim ben. Olmadı. Ne bileyim mesela Atlas Air çalacaklarına son olarak Group Four çalsalardı. Neyse.

Sonra çok güzel bişey oldu. John Zorn, Masada'sıyla beraber geldi. Eminönü'nde deniz kenarında Galata Köprüsü, Galata Kulesi ve boğaz manzaralı bir konser verdiler. John Zorn amcanın Naked City hadisesi daha bir ilginç geliyor bana ama tabi bundan Masada konserinin kötü olacağı düşüncesini çıkarmak saçmalık olur. Yani bu adamları aslında sadece görmek bile yeter bence. Mark Ribot gitar çaldı ve dinledik, daha ne istersin. Evet. Yer yer sıkıldım arkadaşım. Onun yolunu yapmaya çalışıyorum bir saattir. Seyirciye de kızdım da birazcık. Ben bu konserden çok şey bekliyordum. Yetmedi bana. Of aman neyse.

Darısı 20 Eylül'e, muhteşem Tindersticks konserine.

Son olarak; Bana bidaha Yann Tiersen diyeni döverim.

Çarşamba, Mayıs 26, 2010

Pavement Cover Night @ Peyote (28.05.2010 Cuma)

Ben Pavement pek bilmem. Amerikalıların müzikal yaratıcılıklarının İngilizler kadar olmadığını düşünürüm hep. Pavement'la da belki de bu yüzden fazla ilgilenmedim. Ama Onur'un isteği ve sıkı çalışmasıyla böyle bir gece hazırlığına giriştik. Tanıtım metnimiz şöyle;

"90’ların Amerikalı lo-fi kült figürü Pavement’ın tekrar bir araya gelmesi sebebiyle Peyote’deyiz. 28 Mayıs cuma gecesi Roxy Müzik Günleri 2010 birincisi Eskiz, İzmir'den Kilink ve superband Democratic Soul Party, bol bol minimal gürültü ile beraber Peyote sahnesinde. Ayrıca bu geceye dj set ile serdarcharliebrown teşrif edecektir.
Bekleriz."

Üç gruba da dikkat lütfen. Kilink uzun süredir İstanbul'da çalmıyordu, bu gelişleri güzel oldu. Eskiz daha geçen hafta Roxy Müzik Günleri 2010'u kazanıp iyi iş çıkardı. Democratic Soul Party de Liz Fando, Ars Longa ve Kutu'nun karmasından oluşan bir arkadaş toplantısı. Bi de ben "teşrif" ediyormuşum heheh. Neyse bakalım bekleriz hadi.
*Afiş için Efe'ye teşekkürler.

Çarşamba, Nisan 07, 2010

Ceketimi giymeyi unutmuşum

Son zamanlarda canım hiçbirşey yapmak istemiyor. Dinlediğim albümleri yazmak istemiyorum, konserler de hoşuma gitmiyor zaten. Kayda değer şeyler şöyle;

"Julian Plenti is... Skyscraper" albümünü dinledim. Hiç hoşuma gitmedi. Zaten Interpol'ü niye bu kadar büyüttüler anlamıyorum. 3-4 şarkı dışında bişey bulamıyorum. Paul Banks da solo albümünde pek farklı bişeyler yapmamış işte. Sadece adı solo albüm. Ne bileyim o kadar da dikkatli dinlemedim ayrıca. peh..

Massive Attack'in Haligoland'inden de beklediğimi bulamadım. Damon Albarn'lı Saturday Come Slow'a taş atıcam burada da. Sesi mi yetmemiş ne şaştım kaldım. Albüm bütün halinde bir eksiklik halinde gibi zaten. Senelerdir buna mı uğraştınız diyesim geliyor. Neyse yazın konsere geliyorlarmış. Affettim.

Birkaç tane de canlı performans izledim. Oracles Always Lie'ı Peyote'de izledim 27 Mart gecesi ama umduğumu bulamadım. İyi bir davulcuları var ama post-rock yapan gruplardan daha yaratıcı şeyler bekliyorum ben. Aynı gece hemen arkalarından One Hour Before The Trip çaldı. Yunanistan grubuymuş sanırım. Araştırmadım fazla. İki grup arasında gitaristlerden başlamak üzere büyük bir yaratıcılık farkı vardı. Eskiden orduevlerinde yemeğe giderdik, yemek müzikleri de Oracles Always Lie'ın yaptığı işler gibiydi kimse kızmasın gücenmesin bana.

12 Mart'ta da Kujo ve Dead Country feat. Art Diktatör oluşumlarının konserlerini izledim. Kujo şarkı yapmaya başlasa keşke. Daha önce aşağılarda biryerlerde Dogzstar konserlerinin de haberini yazmıştım, onu da izledim, Burak Gürpınar'ı ilk defa orada canlı izlemiştim (Kurban murban hakgetire), hakkaten çok başka. Mutlaka izlenmeli Kujo. Dead Country feat. Art Diktatör oluşumu hakkında da birşeyler söylemek gerek ama yani Demirhan Baylan falan başta olmak üzere "abi"ler çaldı. Ne haddime düşmüş diyesim geliyor sadece. Çok sertti. Harikaydı gerçekten. İzlediğim en iyi canlı performanslardandı son zamanlardaki. Bidaha olur inşallah. Fotoğraf makinemi de unutmuşum aksi gibi. Fotoğraf Dogzstar konserinden.


27 Şubat'ta da The Veils vardı. Ne güzeldi. Erken erken başladı. Finn Andrews'in turneden olsa gerek patlamış ayakkabısını siyah bantla yapıştırmış hali, espri yapıp durması falan çok hoştu. Halı üzerinde çaldılar, sahneyi baya baya dağıttılar falan pek bir hoştu. Seyircimize de aferin ama, çok şarkıyı beraber söylediler ne güzel. Aferin herkese.


20 Mart'taki The Subways'i de izledim. Öncesinde The Revolters vardı. Revolters hakkaten çok hareketli. Mini albümleri "Future Obscure"u edininiz. Kayıt kalitesine bayıldım. Konserlerini de görmek gerek zaten.

Subways içinse yaşlanmışım belli ki. Ön taraflarda kan gövdeyi götürüyordu. Aman kalsın amma evet güzel çalıyorlar. Bu tempoya bu kadar hatasız ve sağlam devam etmek alkış alır.

2 Nisan The Cinematics konserini de izledim. Oturdum. Oh. Gerçekten çok sıkıldım. Ha gidip kızların üzerine hoplayalım abi adamıysanız bilemem ama yani ben gruptan bütün gece hiçbir ekstra olay görmedim. Türkiye'de onlar gibi onlarca lise grubu var. Eline gitar alan, davul başına geçen çocuklar bile bu kadar konseri 15 günde verebilirler. Sarhoş eğlencesi.

21 Nisan'da Babylon'da Lamb vokali Lou Rhodes konseri var gözden kaçmasın. Geçen seneki Lamb konseri süperdi. Lou Rhodes'a doyamamıştım oh.

Salı, Mart 23, 2010

Suede - Live (Manchester Ritz 21st March 2010)

Suede'in dönüş konseri 20 Mart 2010 Londra'nın ardından 21 Mart'ta Manchester Ritz konserinin mp3 kaydıdır efendim.

Suede - Live (Manchester Ritz 21st March 2010)

Şarkı listesi;

Europe Is Our Playground
She
Trash
Filmstar
Animal Nitrate
Heroine
Pantomime Horse
Flashboy
Can't Get Enough
Everything Will Flow
He's Gone
The Next Life
Asphalt World
So Young
Metal Mickey
Wild Ones
The Drowners
Beautiful Ones
Obsessions
2 Of Us.
Bernard Butler'sız bir Suede. Bunu sevmiyorum. Richard Oakes'ın Heroine ve Asphalt World çalamayışına dikkat lütfen:D

165mb efendim. İndirirken sabırlar dilerim.

Pazartesi, Mart 22, 2010

James - The Night Before

Efendim James 2 mini albüm yayınlayacağını açıklamış. 19 Nisan'da yayınlanacak olan The Night Beforeun şarkılarını da sitelerinde yayınlamışlar. Bize de dinlemek düşer.

Salı, Şubat 02, 2010

Kujo & Ricochet : B Yüzü Kaset#1 ( 17 Şubat 2010 @ Dogzstar)

Hemi ve Cem harika bir iş yaptılar. Kujo ilk konserini veriyor. Şubat ayının The Veils'le beraber en heyecan verici konseri benim için. Kaçırmayınız. (Ricochet'i hiç izlemedim. O yüzden bişey diyemiyorum)

Kujo Myspace

B Yüzü

Pazartesi, Ocak 18, 2010

The United Nations Of Sound

The Verve dağıldı. Hiç şaşırmadık evet. Birkaç ay önce gitaristleri Nick McCabe ve basçı Simon Jones'un yeni grubu The Black Ships'ten haber almıştık. Şimdi de Richard Ashcroft'un planları su üstüne çıktı. The United Nations Of Sound isimli grubuyla 29 Mart'ta "Redemption" isimli bir albüm yayınlıyormuş. Grup elemanlarının kim olduğu bilgisinin bulunmaması grup isminin fasarya olduğu fikrini uyandırsa da duyabileceğimiz materyalle karşımıza çıktı Richard abimiz. Solo albümlerinin soundunu şıp diye akla getiren "Are you ready?"i aşağıdaki linkten NME sayfasından dinleyebilirsiniz efendim.

Are You Ready?

Ayrıca Kasım ortalarında yayınladığı yeni şarkı "The Journey" videosu da aşağıdaki linkte.

The Journey

Cuma, Ocak 15, 2010

Sonic Youth Gecesi - 16 Ocak 2010 Cumartesi @ Peyote


Biz düzenliyoruz diye söylemiyorum, içeriden biri olarak söylüyorum ki çok güzel olacak;)

Çarşamba, Ocak 06, 2010

canınızı sıkmak istemem @ 6:45 gram (serdarcharliebrown dj set)

07.01.2009 Perşembe günü,
"90’ların brit-pop ve 2000’lerin indie-rock merkezli gruplarının yüzümüzü güldürmekle ağlatmak arasında kararsız kalan şarkılarıyla gece içinde ani psikoloji değişimleri sağlayabilmek amaçlanacak. Bir nevi deney. Biraz ekşi."
...diye bir tanıtım metniyle ilk defa 3 senedir yaşadığım Kadıköy'de, 6:45 Gram'da çalıyor olacağım.