Post küçük ama haber büyük. Sweet Heart Sweet Light'ı bu linkten dinleyebiliyoruz arkadaşlar. Pek heyecanlandım. Bir hafta daha beklemeye sabrım kalmamıştı zaten.
Edit: Albüm de gelmiş oh
Pazartesi, Nisan 09, 2012
Pazartesi, Mart 26, 2012
Sigur Rós'cular ekran başına
Efendim yine o günler gelmiş. Sigur Rós 28 Mayıs'ta yeni albümü Valtari'i yayınlıyormuş. Muhtemel yeni Sigur Rós hayranlarına karşı şimdiden önlemlerinizi almanızı, "Sigur Rós dünyanın en iyi grubu abiiii"cilerle fazla takılmamanızı ve Sigur Rós'la yatıp Sigur Rós'la kalkan arkadaşlarınıza hayattan bahsetmemenizi önemle tavsiye ederim. Bir tavsiyem de sigur-ros.co.uk adresinden albümün 2 numaralı şarkısı Ekki Múkk'a bir kulak kabartmanız olacaktır. Basçıları Georg Hólm'un dediğine göre öncekilere göre daha fazla elektronik materyal içeren amma ve lakin dans albümü olmayan bir albümmüş. Ekki Múkk zaten bu izlenimi veriyor evet adam haklı beyler. İyi günler dilerim.
Pazartesi, Mart 19, 2012
Spiritualized - Hey Jane (New Single)
Güzel haberler Spiritualized'dan. Yeni albüm "Sweet Heart Sweet Light" 16 Nisan'da yayımlanacak. İlk single Hey Jane büyük ihtimalle sansür yiyecek kısa film tadında klibiyle youtube'da. Şarkı tam bir spiritualized albüm açılış şarkısı olma özelliğinde. Belirtmeden geçmeyeyim. Şimdi sıra albüm kapağını çözmeye geldi. Huh?
Cuma, Mart 16, 2012
Miles Kane - First Of My Kind (new ep)
Yeni baş adamım Miles Kane maşallah ki durmaya niyetli değil. Yeni ep First Of My Kind 21 Nisan'da yayımlanıyormuş ne hoş. Youtube sağolsun şarkıyı dinleyebildik, indirebildik. Buyurun.
Miles Kane - First Of My Kind
Miles Kane - First Of My Kind
Salı, Şubat 28, 2012
Radiohead'ten yeni şarkılar; "Identikit" ve "Cut A Hole"
Radiohead The King Of Limbs'le oldukça hayal kırıklığı yarattı gibi. Ama "Live from the Basement The King of Limbs" hadisesini bir yerlerden dinleyin izleyin mutlaka. Durumun o kadar da iç karartıcı olmadığını göreceksiniz. 2 yeni şarkı çalmışlar konserlerde isimleri "Identikit" ve "Cut A Hole" olan. Olay olmadı herhangi bir yerde. NME büyütmemiş durumu çünkü.
Salı, Şubat 21, 2012
Graham Coxon - What'll It Take (New Single)
Graham Coxon bir kaç ay önce elektronik altyapılı bir albüm yayınlayacağından bahsetmişti. Son albümü The Spinning Top düşünüldüğü zaman oldukça ilginç bir durumdu. Çünkü o da hemen hemen tamamı akustik bir albümdü. Yeni albümünün adı A+E. 2 Nisan'da yayınlanacak. Single What'll It Take dünden beri dinlenilecek durumda.
Şimdi dün sabahtan beri içime sıkıntı olan bir konudan bahsedeceğim. Dün NME kaynaklı bir haber ortalığı kasıp kavurdu. "Blur yeni kayıt yayınladı" haberin içeriği. Birisi Blur konserine gidip yeni şarkıyı videoya çekip Youtube'da yayınlamış, bunu NME görmüş ve haber yapmış, derdini çekmekse bana düşmüş. Ülkemizdeki önemli sayılan müzik haberi siteleri, blogları, twitter sahipleri bu muhtemelen fotoğraf makinesiyle çekilmiş Blur konser videosunu önemli sayıp haber yapıp duyurdular ettiler. Ama bakar mısınız ki Graham Coxon'ın kayıt kalitesi sağlam single'ıyla ilgili hiçbir şey okumanın, görmenin duymanın imkanı yok. Çünkü NME'de haberi çıkmadı. Blur sevmek ne büyük bir erdemdir, saygı duyarım, çok severim. Amma ve lakin Graham Coxon'ı görmezden gelmek nasıl bir vahim durumdur bunu hiç anlayabilmiş değilim. Madem ki Blur sevginiz bu kadar fazla, NME dışında bir yerlerden de takip etseniz keşke. Graham Coxon'ın Blur'den ayrılmasının ve yıllarca geri dönmemesinin altında insanların Blur'e bu şekilde yaklaşmaya başladıkları olduğuna da eminim.
O video da şu işte.
Salı, Şubat 14, 2012
Salı, Şubat 07, 2012
ON AGAIN OFF AGAIN @ STEREOGUN
Kadıköy'deki evimiz Stereogun. Ortam rahat, müzikler güzel, işletmeciler dost. Ayda bir ben de çalıyorum zevkle. Bu ay Popscene nickli Gökhan Özden'le beraber çalıyoruz. Tanıtım yazısı şöyle.
"akşamdan kalma kafanla varabileceğin en kesin çözüm tekrar denemekken hayata umutla bakmayı nasıl becerebilirsin ki?
gofretin bitsin, yeniden başla.
not defterin bitsin, yeniden başla.
şarkın bitsin, yeniden başla.
... kitabın bitsin, yeniden başla.
kurşun kalemin bitsin, yeniden başla.
işten kovul, yeniden başla.
sevgilin terketsin, yeniden başla.
kelimelerin bitsin, yeniden başla.
sigaran bitsin, yeniden başla.
yol bitsin, yeniden başla.
içkin bitsin, yeniden başla.
hayatın bitsin, yeniden başla.
ne kadar da basit şeyler. buyurun bize başlayıp biten karmaşık hikayelerinizi BRITPOP, INDIE ve POST PUNK eşliğinde anlatmaya.
bizim de çalacak şarkılarımız var.
11 Şubat 2012 @ Stereogun Kadıköy
serdarcharliebrown & popscene"
gofretin bitsin, yeniden başla.
not defterin bitsin, yeniden başla.
şarkın bitsin, yeniden başla.
... kitabın bitsin, yeniden başla.
kurşun kalemin bitsin, yeniden başla.
işten kovul, yeniden başla.
sevgilin terketsin, yeniden başla.
kelimelerin bitsin, yeniden başla.
sigaran bitsin, yeniden başla.
yol bitsin, yeniden başla.
içkin bitsin, yeniden başla.
hayatın bitsin, yeniden başla.
ne kadar da basit şeyler. buyurun bize başlayıp biten karmaşık hikayelerinizi BRITPOP, INDIE ve POST PUNK eşliğinde anlatmaya.
bizim de çalacak şarkılarımız var.
11 Şubat 2012 @ Stereogun Kadıköy
serdarcharliebrown & popscene"
Afişi de ben yaptım hehe. Belli değil mi?
Pazartesi, Ocak 09, 2012
Yuck

Hadi zamanım da isteğim de var. Biraz da Yuck'tan bahsedeyim. Geçen senenin faydayı kazançlarından bir tanesi. Ama aslında bir kaybın avuntusu da diyebilirim. Zira dağılan Cajun Dance Party'nin devamı niteliğinde. Ama malesef Cajun Dance Party'nin en özel yanı olan gitaristi Robbie Stern'ü kaybetmiş hali. Vokalist Daniel Blumberg'de Cajun Dance Party'deki kadar başarılı değil. Peki ne kaldı da Yuck hala kazanç sayılıyor? Biliyorum cevabı. Evet diğer sıradan indie grupları gibi çoğu zaman. O tonlarca, milyonlarca indie grubunu birbirinden ayırt edebilmenin 2 önemli noktası var. 1.si vokalistleri, 2.si gitaristleri. Evet ikisinde de düşüş var. Albümleri Yuck'ın 12. şarkısı Rubber'ı dinleyene kadar böyle düşünüyordum. Sonra onu dinledim. Gitarların reverbleri açılmış ve psychedelic space rock kafasına varabileceklerini göstermişler. Bu bir indie grubu için özel bir durum. Sanırım yeter bu kadar.
Perşembe, Aralık 29, 2011
Miles Kane; Bir Efsane Doğuyor

Daha fazla sessiz kalamadım. Aslında çok da fazla sessiz kaldığımı söyleyemem Miles Kane hakkında. Son 4-5 aydır en çok dinlediğim, çaldığım, önerdiğim adam. Bir konserini atlattık İstanbul'da. 2 gece üst üste Brett Anderson dinledikten hemen sonraki gün. Evet o günün 1-2 haftasına kadar önce bu küçük büyük adamı doğru düzgün tanımıyordum. Brett'i bile umursamamama neden olacak kadar etkiledi beni evet -ki bilirsiniz bunu bana yapmak zordur. The Last Shadow Puppets'da Alex'le çalan çocuktu sadece. Ama bir konser nelere kadir işte. Sıkı çalışma günlerinde ofise giderken ve ofisten dönerken Miles Kane'in gitarlarını, eski grubu The Rascals'ı dinlemeyi beklerken inanın günün her saniyesi daha çabuk geçti. Bir süre sonra ıslıkla da çalabiliyorsunuz. Evet daha önce Radiohead, Bernard Butler ve Jeff Buckley'den beri hiçbir grup/kişi için bu şekilde bir düşüncem olmamıştı(Blackbud ve Arctic Monkeys'i de yazmamak için zor tuttum kendimi). The Rascals albümü Rascalize'ı solo albümü Colour Of The Trap'ten daha fazla sevdiğimi belirtmek isterim ama. Son günlerde sağda solda bir sürü 2011'in en iyi albümü, en iyi konseri anketleri falan görüyorum, benim için yılın konseri Otto Santral'deki Miles Kane konseri ve yılın albümü de 2008'de yayınlanan The Rascals - Rascalize albümüdür. İlgililere duyurulur.
Bu arada "Inhaler" ve "Suede - Painted People" birbirini ne güzel devam ettiriyorlar öyle. Ayrıca "A Girl Like You"u çalmak nereden de gelmiş Miles'ın aklına? Come Closer'ın 8. ve Bernard Butler - Friends and Lovers'ın 20.saniyesindeki "ehhh"leri!!! ikisi de albümlerinin 1.şarkısı! Ne demeye çalışıyorsun serdar açık konuş.
Cuma, Ağustos 19, 2011
Drugstore - Anatomy

Bir efsane Drugstore. Şimdi biraz okudum da kariyerlerinde "Tours with Radiohead, Tindersticks, Jeff Buckley and The Jesus and Mary Chain followed" yazıyor. Gel de buradan yak. Onları duyanlar yıllaaar önce küçük çocuklarken Thom Yorke'la düet "El President"tan biliyor. Ben de. İlk defa bir Drugstore albümü dinledim. Zaten 2001'deki "Songs for the Jet Set"ten beri albüm yayınlamamışlar. Sıcak havada serin odada uyuklarken kafanızı meşgul etmek için ideal bir albüm -ki böyle bir ihtiyacınız var mı bilmiyorum, benim var. Düşük tempolu bir albüm. Tempoyu umursamayıp arka sesleri dinlediğinizdeyse beklenmedik sesler yakalamak mümkün. Çok güzel bir atmosferi var albümün. Tavsiye ederim.
The Rapture - In The Grace Of Your Love

Bir Rapture'ı yerin dibine sokma notuna hoşgeldiniz.
Nedenini biliyorum. Yaşlanmaya başladım. Artık hopzıp indie şarkılarından hoşlanamıyorum. Hepsini geçtim, gerçekten hepsi birbirinin kopyası davul ritmleri ve gitar riflerine sahip. Vokallerden bir fark yakalama şansı olanlar biraz daha sivrilebilecekler gibi. The Rapture vokalistten şanslı. Ama diğer yanlardan zayıf. Vokalin bazı şarkılara sesi çok yakışıyor ama bunlar da hep tempolu şarkılar. Rapture, Get Myself Into It'ten ileriye gidemeyecek benim için. Öyle görünüyor. Bu albüm için konuşursam da 6. şarkı Never Die Again'e kadar dikkatle hımm hoomm uu yapa yapa dinledikten sonra of ne zaman bitecek bu albüm, kaç şarkıymış, daha anca 6 mı olmuş demeye başladım. Amerikalı indie grupları yaratıcılıktan çok uzak. Albüm parti müziği olmaktan ileri gidemez. Rapture da öyle.
Pazar, Nisan 10, 2011
Cumartesi, Aralık 11, 2010
28 days later
Şimdi son zamanlarda neler oldu bir toparlayayım;
Öncelikle Babylon'da bir Ed Harcourt konseri vardı ki harikaydı. Mikrofonsuz bile söyledi adam. Acaip güzel ve güçlü sesi var. Şaşırdım gerçekten. Tek başına süper bir şov yaptı. Sağ gitarı soluyla çalması beni çok güldürdü, bi de eğlendi espriler yaptı falan. Eğlenceli adammış. Çok güzeldi valla.
Öncelikle Babylon'da bir Ed Harcourt konseri vardı ki harikaydı. Mikrofonsuz bile söyledi adam. Acaip güzel ve güçlü sesi var. Şaşırdım gerçekten. Tek başına süper bir şov yaptı. Sağ gitarı soluyla çalması beni çok güldürdü, bi de eğlendi espriler yaptı falan. Eğlenceli adammış. Çok güzeldi valla.

Absynthe Minded'ı izledim daha sonra. Belçika'dan Preud'homme, Scifo ve Deus'tan sonra çıkan en iyi şey evet. Hiç neye benzediklerini görmemişim. Daha gencecik çocuklarmış hepsi meğerse. Vokalist "yıldızların altında"yı dinlemiş, öğrenmiş ve düzenlemiş. Hiç Belçika sanat müziğinden bir şarkı biliyor musunuz? Yaa. Çatır çatır çaldılar gerçekten. Ama bu Bronx Pi konusu gerçekten artık can sıkmaya başladı. Ses sistemi için çok kaliteli malzemeler ve sistem kullanmışlar, öğrendim. Ama ses bu kadar kötü nasıl oluyor anlayamıyorum. Salon düzeni de berbat. Sahnenin önü zaten ufacık. Önüne sanki başka yer yokmuş gibi dj kabinini koymuşlar, bi de sanki herkesa sahneye dalma meraklısıymış gibi 2x2'lik badyguard dikiyorlar. Hakikaten iğrenmeye başladım oradan. Neyse Absynthe Minded çok iyiydi ama işte.
Korhan Futacı ve Kara Orkestra albümünü ve sahnesini de kaçırmamanız gerektiğini söyleyeyim hemen. Hele ki konserler artık konser olmayı geçip ayini falan andırmaya başladı. Zaten 1 kere izledikten sonra her defasında yine orada olacaksınız. Hakikaten muhteşem. Ben dönene kadar izlemiş olun.
Aynı şekilde bir tavsiyem de Eskiz için olacak. Bolca sololu ve yüksek tempolu çalıyorlar. Roxy Müzik Günleri 1.si olmuşlardı bu sene. Albüm kaydına giriyorlarmış onlar da. Beklemek kaldı bize. Gidip izleyin mutlaka.

Herkesin dilindeki Büyük Ev Ablukada dikkat edilmesi gereken bir şey. Ama ben pek çok sevdiğimi söyleyemem. Hafif alaturka kokması beni biraz uzak tutacak gibi. Canlı da izlemek lazım ama daha fırsat olmadı, benim için 6 ay daha olmayacak. Neyse bakalım.
Herşeyi bir yana bırakıp muhteşem Halimden Konan Anlar'la başbaşa bırakıyorum sizi. Utku ve Tolga'dan kuyuya atılmış bir taş. Her kelimesi işlenmiş.
Halimden Konan Anlar - Sergüzeşt'i Kadıköy
Hadi ben 6 ay askere gidiyorum eyvallah. Dönünce sınav yapıcam sıkı çalışın.
Salı, Kasım 16, 2010
Beady Eye

Beady Eye - Bring The Light
Pazar, Ekim 17, 2010
Gece - 15 Ekim Bronx
Gece'yi daha önce Rock'n Coke'ta izlemiştim sadece. Güzeldi. Kısa bir performanstı festival mantığı dahilinde. Zaman kısıtlı olduğunda hem seyirci hem de grup daha bir heyecanlı oluyor muhtemelen, hadi eğlenelim zamanımız az. Ama bar konserlerinde gece sizin, buyurun gösterin gücünüzü. Şimdi şuradan başlayayım ki Bronx'ta bir tuhaflık var ama ne olduğunu henüz anlayamadım. Aslında sahnenin önünün dar olmasıymış gibi geliyor ama emin değilim neyse. Ses düzeni mi kötüdür nedir bilemedim. Gece'nin sahnesi vasattı malesef. Ama seyirciden kaynaklı olması da çok muhtemel. Ben şarkıların hepsini söyleyen kimseleri görmedim -ki dengi grupların konserlerinde böyle bir "sorun" olmuyor. Grubun canlanmasına engel olan durumun bu olduğunu düşündüm konser boyunca. Sonra da bunun grubun bir strateji hatasından dolayı olduğunu düşündüm. Her ne kadar sahne performansın muhteşem de olsa, konser sayın azsa eğer kulaktan kulağa "Gece'nin sahnesi çok iyiymiş" söylemlerinin artma ihtimali olmaz. Herhangi bir grubun konser sayısının artması da İstanbul için pek mümkün değil ama. Bu konuda da acaip bir sıkıntı var İstanbul'da. Bunu daha sonra anlatırım. Strokes coverlamaları çok hoşuma gitti, konser biraz daha uzun sürseydi daha bir hoş olabilirdi, eski türkçe şarkıları yeniden ısıtıp bize sunan her gruba kızıyorum. Ama bir de şu açıdan bakalım ki oradan çıkıp Peyote'de Replikas konserine gittim, çok çok çok büyük bir kalabalık vardı, herkes şarkıları bağıra çağıra söylüyordu, ama 5dk bile dayanamadım. Bu kadar yeter sanırım.
Fotoğraf çekmedim nedense pardon. Ay bi de şey, Koray Candemir ayağıma tekme attı. Bu kadar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)