Perşembe, Şubat 21, 2008

Spiritualized - Songs In A&E

2003 tarihli Amazing Grace sonrasında yeni Spiritualized albümü haberi bugün netleşti. Yeni albümün adı "Songs In A&E" ve yayın tarihi 19 Mayıs. Albümden ilk ses, Death Take Your Fiddle 'ın akustik konser versiyonunu buyurun: Spiritualized - Death Take Your Fiddle (acoustic)
Şarkı listesi;


1. Harmony 1
2. Sweet Talk
3. Death Take Your Fiddle
4. I Gotta Fire
5. Soul On Fire
6. Harmony 2
7. Sitting On Fire
8. Yeah Yeah
9. You Lie You Cheat
10. Harmony 3
11. Baby I'm Just A Fool
12. Don't Hold Me Close
13. Harmony 4
14. The Waves Crash In
15. Harmony 5
16. Borrowed Your Gun
17. Harmony 6
18. Goodnight Goodnight

Çarşamba, Şubat 13, 2008

Tindersticks - The Hungry Saw

5 yıl sonrasında yeni Tindersticks albümü The Hungry Saw. Bu arada Stuart Steples konseri izlemiş olmanın da verdiği iştahla pek hoş geldi. Albüm listesi falan arayacak zamanım olmadı ama myspacelerinde yeni şarkıları The Flicker Of A Little Girl'ü downloada açmışlar. Albüm yayın tarihi 28 Nisan.
Tindersticks - The Flicker Of A Little Girl

Cuma, Şubat 08, 2008

Morrissey - That's How People Grow Up

Morrissey'in greatest hits'inin single'ı That's How People Grow Up. Belki hala bulamayan falan vardır diye. Aslında bir yeni şarkı daha var, adı All You Need Is Me. Ama aramadım.

Pazar, Şubat 03, 2008

Gizli bir hazine gibi: James (İşte Genç'ten)

www.istegenc.com.tr 'de yayınlanan James yazım;

Gizli bir hazine gibi: James


Bir “James” dinleyicisinin onlar hakkında konuşmaya başladığında söylediği ilk kelimenin "özel" olması yadırganmaması gereken bir durum. Çeyrek asrı aşan müzik kariyerine sahip Manchester'lı grubu cümlelere dökerek "özel" olmalarını tanımlayamayacak olsak da, James kelimesi sonrası akla gelen ilk müzisyenin James Hetfield olmasına engel olabiliriz belki.
1981 kuruluş yılları. Yıllar içinde pek çok üye değişikliğine uğramış olsalar da grubun temel taşları olarak Tim Booth (vokal), Jim Glennie (bas gitar), Adrian Oxaal (gitar), Larry Gott (gitar, klavye), Dave Baynton-Power (davul) ve Saul Davies’i (gitar) sayabiliriz. Tabii ki grubun bestecisi, söz yazarı, dansçısı, aktörü, pek çok şeyi Tim Booth'u biraz kayırmakta fayda var. Olağanüstü sesli İngiliz centilmenini “Morrissey” ve “Scott Walker” gibi seslerle kıyaslarken “Batman Begins” filminde Victor Zsasz rolüyle görüp bu kadar yeteneğin bir arada toplanmasına şaşırmak mümkün. Bütün bunlara rağmen grubu James'in Britanya dışında ne kadar az tanındığı fark edildiğinde ise şaşkınlık kat kat artar.
Yayınladıkları toplam 9 stüdyo albümü mevcut. Müzik kariyerlerinin başında “The Smiths”e rakip olarak gösterildiler ve bununla beraber Morrissey'in de büyük hayranlığını kazandılar. 4. stüdyo albümleri olan "Seven"a kadar new wave-britpop karışımı müzikleri, zamanın diğer Manchester'lı grupları “Stone Roses” ve “Happy Mondeys”in de başarısıyla beraber Manchester'ı müzik başkenti haline getirdi. Bu dönemde plak şirketleriyle yaşadıkları anlaşmazlıklarsa canlarını oldukça sıkıyordu. Böyle önemli bir dönemde Brian Eno'nun prodüktörlüklerine başlaması James için belki de dönüm noktasıydı. 1993 çıkışlı "Laid" ve 1994 çıkışlı "Wah Wah" albümleri yavaş tempolarına rağmen pop ve rock soundlarını mükemmele yakın birleştirdikleri albümler oldu. Hemen arkasından 1997 çıkışlı "Whiplash"de de birçok tarza ulaşmayı başardılar. Örneğin bu albümden "Lost a Friend"in melodik rock soundu, "Greenpiece"in junglevari enerjisi, "Go to the bank"deki disco tınıları, "She is a star" ve "Tomorrow"un britpop esintileri James'in sınıflandırılamayan bir tarz yakalamasını sağladı. Tüm bu denemelere rağmen albümlerinin bütünlüğünün hiçbir zaman kaybolmamış olması onların "özel" olarak adlandırılmalarının temel nedeni hiç şüphesiz. "Millionaires" ve "Pleased to Meet You" albümleri ile de bu başarıyı sürdürdüler. Fakat "Pleased to Meet You" albümü grup için bir son gibi gözüküyordu. 2002 sonunda dağılma kararı aldılar.
Bu ayrılık sonrasında Tim Booth solo albümü "Bone" ile kariyerine devam etti. Ayrıca iki muhteşem müzisyen Angelo Badalementi ve Bernard Butler ile birlikte kaydettiği düet albüm "Booth And The Bad Angel" da Booth'un kariyerinin önemli bir noktası. Ayrıca "Manchester Passion" belgeselinde de rol aldığını belirtmek gerekli.
2006 sonunda ise James'ten bir sürpriz geldi. Resmi internet sitelerinde tekrar konserlere başlayacakları ve birkaç şarkı kaydetmeyi düşündükleri haberi gülümsemek için güzel bir nedendi. 2007 yılı başında da içerisinde 2 yeni şarkı barındıran single "Fresh as a Daisy"i yayınladılar. Dönüş konserlerinin biletleriyse satışa çıktıktan 10 dakika sonra tükendi. Şu günlerde de yeni albümlerinin 2008’de yayınlanacağı konuşuluyor.
İçten, yer yer şaşkınlık verecek derecede yıkıcı sözleri, abartısız, sade ama kıpır kıpır melodileri, dillere destan sahne performansları, bağımsız tarzı, sansasyonsuz kariyeri ve Tim Booth’un muhteşem sesi ile James 26 yıldır oralarda bir yerlerde ve bulunmak için çabalamıyor. Bulanlar ise ne kadar "özel" olduklarının farkında. Son olarak Radarlive festivali kapsamında ülkemizde canlı izleyebildiğimizi de hatırlayıp kendimizi şanslı sayabiliriz.

Cumartesi, Şubat 02, 2008

The Good, The Bad And The Queen (İşte Genç'ten)

http://www.istegenc.com.tr/ 'de yayınlanan The Good, The Bad And The Queen yazım;

The Good, The Bad And The Queen

4 efsaneden Clint Eastwood’a saygıyla beraber, iyiye, kötüye ve kraliçeye Londra’dan selamlarla; “The Good, The Bad and the Queen”.

2000’lerin başı; Blur grubu Londra’nın aristokrat sınıfını eğlendirmekten sıkılmaya başlamış ve dağılma sinyalleri veriyorken solist Damon Albarn, “Blur Best Of” albümünün single’ı “Music Is My Radar”a bir cümle ekleyiveriyor; ‘ Tony Allen dancing, Really got me dancin'(Tony Allen beni dans ettiriyor). Bu cümleden sonra “The Good, The Bad and The Queen”in kuruluşu stüdyo çalışmalarıyla kesinlik kazanıyor ve karşımıza son senelerin en heyecan verici grubu çıkıyor.

Damon Albarn’un üçlü ekibi gerçekten ilk duyulduğu anda dudak uçuklatacak cinsten. Nijerya müziğini dünyaya açan adamlardan Fela Kuti’nin davulcusu, Damon Albarn’un “Mali Music” projesinden arkadaşı Tony Olapido Allen. Aslen The Verve gitaristi olan, Gorillaz ve Blur’un da konser gitaristliğini yapan Simon Tong ve Damon’ın Simon Tong’la ne kadar iyi bir ikili oluşturacağını düşündüğü, okul yıllarından beri fanı olduğu The Clash’in basçısı Paul Simonon. Ayrıca albümün prodüktörlüğünü de Gorillaz’la Grammy ödülü kazanan Danger Mouse yapıyor.

Grup ilk kayıtlarını henüz Paul Simonon gruba katılmadan önce Afrika’da yapmış fakat müziğin fazla Afrikalı olduğunu düşünüp Londra’ya döndüklerinde tekrar düzenlemeye karar vermişler. Elimizde, kendi cümleleriyle “Damon Albarn’ın Parklife’tan beri kaydettiği en Londra’lı albüm” var. Kendi mahallelerinde gördüklerini, duyduklarını, konuştuklarını, tarih kitaplarında okuduklarıyla birlikte sunmaya çalıştıklarını söylüyor Albarn. Temel olarak vokal ve davul üzerine kurulmuş şarkılar, iki psychedelic rock atmosferi ustasının gitarlarıyla şekillenmiş. Özellikle The Verve severlerin albümdeki Simon Tong etkilerini fark etmemesi imkansız gibi. Dört müzisyen de gençlik dönemlerinde son derece hareketli ve hızlı şarkılar yapıyorlardı. Albümde yaşlandıkları, duruldukları ama müzisyen kimliklerinin ne kadar sağlam olduğu görünüyor.

Tarih kitaplarından çıkma hikâyesiyle “History Song”, Damon Albarn’ın geçmişiyle hesaplaşması niteliğindeki “80’s Life”, 60’ların tınılarını taşıyan melodisiyle bir nevi sistem eleştirisi “Kingdom of Doom”, albümün diğer kısmından oldukça farklı olan ve bir Tony Allen gösterisine dönüşen “Herculean”, savaş muhabbeti “Nature Springs” albümün en dikkat çeken şarkıları.

Geçmişteki bu tür sürpriz birlikteliklerin fazla uzun sürmediğini hatırlayıp Londra’ya, iyiye, kötüye ve bu 4 büyük müzisyene bir selam da biz verelim, grubu ülkemizde de izleyebilmiş olmanın mutluluğunu yaşayalım.

Later...with Jools Holland #200 & Radiohead

Jools Holland'ı bilir misiniz? BBC'de cuma geceleri "Later...with Jools Holland" isimli programı yapan pianist amcamız. Senelerdir tonlarca gruba stüdyosunda canlı performans sergiletti. 1 Şubat gecesi 200. programını da Radiohead'le kutladı. Programdan Radiohead - House Of Cards canlı performansını izleyiniz. Lütfen Jonny Greenwood'a dikkat. Radiohead - House Of Cards






Cuma, Şubat 01, 2008

Kim Ki O & Jens Lekman

Çok güzel bir haber var. Jens Lekman Kim Ki O'ya avrupa turnesinde ön grupluk teklif etti ve tabiki kabul gördü. Ekin'le Berna mutluluktan uçuyorlar eminim. Çok sevindim ben de onlar için. Tarihler şöyle;
23 Şubat - Munich - Atomic Cafe
24 Şubat - Frankfurt - Mousonturm
25 Şubat - Nijmegen - Doornroosje
26 Şubat - Amsterdam - Paradiso
27 Şubat - Paris - Nouveau Casino

Ben İstanbul konserlerini bile izleyemiyorum çünkü sonraki gün bütünlemem var.