DANdadaDAN muhabiri gibi oldum sanki. dün gece yüxexes programında DANdadaDAN ve Güven Erkin Erkal'ın misafiriydik. myspaceten programa izleyici götüreceklerini öğrendim ve hemen mail attım. malesef DANdadaDAN'a da izleyici getirebilecekleri çok geç haber verildiği için yalnızca 4 şanslı izleyici vardı programda. ama ben gayet memnunum. herşey için çok teşekkür ederim. tek sorun ne konuştuklarını duyamamaktı. ama napalım tekrarını izlerim artık.durmadım sürekli fotoğraf çektim. ama çoğu berbat çıkmış. olsun napalım bu kadar becerebiliyorum. (eğer iyi bir çocuk olur ve dekorların arkasına dikkatli bakarsanız şirinleri bile görebilirsiniz:))
hmmm garaj'a "canınızı sıkmak istemem"'in linki eklenmiş. ben de uzun süredir orada "orta radyokafa" nickiyle saklanıyordum. ekleyen arkadaşa teşekkür ederim. blogun dışarıdan nasıl göründüğünü merak ediyordum. fakat anladım ki birgün "canınızı sıkmak istemem" fikrinin mantığı ve önemiyle ilgili birşeyler yazmam gerekiyor. keşke herkes "otostopçunun galaksi rehberi"ni okumuş olsa. neyse bakalım yaparız bişeyler. bugün neden ziyaretçi sayısı arttı acaba diye düşünüyordum ben de. bi halt mı yedim acaba yine diyordum kendi kendime. garaj ahalisi hoşgelmiş. -de sıkılıp gideceklerdir muhtemelen. onların da canını sıkmak istemediğimi söylemek isterim. (takıldım, yorumlarımın nesi acayip ki?)
nokia supersound 2006'nın birincisi indigo'da yapılan final partisi sonunda belirlendi ve yarışmanın galibi "olamaz" isimli şarkılarıyla ankara'dan katılan RUJ grubu oldu.http://www.nokiasupersound.com/adresinden "olamaz"la beraber finalist diğer 9 şarkıyı da dinleyebilirsiniz.
ses kalitesi hiç iyi olmasa da en azından ruj'un sahnede nasıl durduğunu göstermek amaçlı çektiğim videoyu buyurun izleyin. ama kabul ediyorum berbat bir ses var. ne grup ne de şarkı hiç hoşuma gitmedi ayrıca.benim için kazanan neon'dur.
dün gece peyote'de eskişehirliler gecesivari birşey vardı. gitmekteki asıl amacım gevende olsa da onlardan önce çıkan kırık çizgi'yi de bir süre dinledim. keyboard, bass ve davuldan oluşuyorlar. yoğun şekilde davul ritminin üzerine kurulu, basit piano notalarıyla süsledikleri değişik bir tarzları var. rastlarsanız bir dinleyin derim. benden daha fazla beğenen çıkacaktır ama benden bu kadar.
kırık çizgi myspace
İşte Genç sitesi DANdadaDAN röportajı
röportajımız yayınlanmış. nóiway'in ellerine sağlık. ayrıca dandadadan prodüktörü Burak Güngörmüş'e da ilgisinden dolayı çok teşekkürler. (nóiway'i resimlerden kestiğim için kendimle gurur duymuyorum)
uzun uzun yazmaya kalksam bitiremeyeceğimden korkuyorum. dandadadan ilk albümü "sen bana birini android"i fono müzik etiketiyle yayımladı. duymayan bilmeyen kalmamıştır artık. zaten pek çok yerde röportajları var. o yüzden (kendilerinin de sıkıldığı üzere) aynı şeylerden (dandadadan'ın isim oluşumu, kuruluş hikayeleri gibi) bahsetmenin anlamı yok. roll ve rolling stone tr.'nin aralık ayı sayılarının -sevdiğim arkadaşımın tespiti olarak, 38. sayfalarını açtığınız zaman zaten bu bilgilere ulaşabilirsiniz. benim söylemek istediğim başka şeyler var;
iki hafta kadar önce işte genç internet sitesi için yapacağı röportaj için beni de davet eden arkadaşım (kişiye özel not: isim vermem doğru olur mu bilemedim. okursan kusuruma bakmazsın eminim) sayesinde grup üyeleriyle tanışma fırsatım oldu. kendi aralarında son derece eğlenceli insanlar. özellikle yaptıkları kelime oyunlarını duyunca dandadadan, tamburada, naapjazz, randıman kakara gibi isimler bulmalarını normal karşılıyorsunuz. dandadadan şarkı sözlerinin de üzerinde çok fazla durulması ve duyduğumuz lafını esirgemeyen, gerekirse küfür eden dandan hallerinden daha fazlasını içerdiğini anlamak zor olmuyor. söyledikleri şey şu; "biz sürekli çalmak istiyoruz". 15 aralık jazz cafe programları öncesinde (tek başıma gitmiştim. beni hiç yalnız bırakmadıkları için teşekkürler) yine muhabbetlerine ortak olma fırsatı buldum. sürekli olarak çıkardıkları seslere yeni birşeyler katmaktan bahsetmeleri samimiyetlerini de gösteriyor. kadıköy'deki karargahları yada onların dediği gibi "atölye"de şimdiden 2. albüm için 7-8 yeni şarkıyı hazırladıklarını söylüyorlar. programlarında belli bir playlist hazırlamadan geliyorlar ve ortamın durumuna, kendi hallerine uygun anlık şarkı seçimleriyle devam ediyorlar. bu anlık seçimler esnasında albüm dışı şarkılar da dinliyoruz. bunlar şimdilik; "neden saçların beyazlamış arkadaş" ve "sude" coverları, tamburada zamanlarından "mavi", yeni şarkılar "patron", "niye", "boka basma", Bülent Ersoy'a ithafen besteledikleri "bülent".
kesinlikle mükemmel bir canlı performans grubu. şu an için belli olan programları: 31 aralık peyote
3 ocak studio live
13 ocak peyote
16 ocak babylon
DANdadaDAN last.fm grubu ve DANdadaDAN myspace sayfalarından da takip edilebilirler.
son olarak biraz yaramazlık yapmak istiyorum. managerleri "patron" Burak Güngörmüş'e ithafen besteledikleri yeni şarkıları "patron"un 15 aralık jazz cafe programındaki canlı performans videosunu birazcık da Burak beyin "yayınla gitsin" lafından cesaret alarak sunuyorum. buyurun. (NOT: röportaj işte genç'te yayımlandığı zaman linki vericem. slidedaki tüm fotoğrafları da kendim çektim. kullanmak serbest)
1999'dan beri beklediğim haberin ilk sinyali bugün geldi. bernard butler'ın yeni şarkısı "I Just Wanted To See You So Bad" gün itibariyle myspaceinde. muhtemelen yeni albümün habercisi bu. daha ne isteyebilirim ki?
ayrıca butler'ın myspaceinde muhtemelen(henüz tam olarak öğrenemedim) prodüktörlüğünü yaptığı the cranberries gitaristi Noel Hogan'ın yeni grubu "mono band"'den de birkaç ses dinleyebilirsiniz.
bir gün yeni zelanda ile ilgili birkaç kelime etmeniz gerekirse elinizde haka dansları dışında edebileceğiniz kaç kelimeniz var? işte uzun uzun konuşma fırsatı; the veils.
grubun söz yazarı-vokalisti-gitaristi finn andrews ingiltere yoluna düşüp elinde kapı gibi "more heat than light" şarkısı ile de rough trade records (the smiths, james, jarvis cocker, the strokes, bernard butler, the libertines ve belle & sebastian'in plak şirketi, hazır ol'a geçin) kapısından girince 2002 ve 2003 çıkışlı iki EP sonrasında bernard butler duruma el koyuyor ve 3 EP sonrasında ilk albümleri "The Runaway Found" yayınlanıyor.
patlamalar içermeyen, piano düzenlemeleriyle süslenmiş müzikleri, finn andrews'ın yer yer cırtlak (billy corganvari), yer yer yumuşacık (fran healyvari) sesiyle beraber starsailor, travis, elbow sularında geziniyor. "The Runaway Found" baştan sona herhangi bir anında rahatsızlık hissedilmeden dinlenilecek bir albüm. özellikle pek sık rastlanılmayan güzellikte 5 şarkı "Lavinia", "More Heat Than Light", "The Tide That Left and Never Came Back", "The Leavers Dance", "Talk Down the Girl" arka arkaya gelmeye başladığında the veils'in fon müziğiniz olması ihtimalini bir kenara bırakmanız gerektiğini anlıyorsunuz. zira farklı bir şeye daha konsantre olmak gerçekten oldukça zor. "Lavinia" vakti zamanında oldukça tanınsa da "The Leavers Dance"in büyüsü bir başka bence.
tabi macera devam ediyor. eylül 2006 çıkışlı "Nux Vomica" listelerde senenin en iyi albümleri arasında hep yer buluyor. albümün isim şarkısı ve "not yet"te fazlasıyla farkedilmek üzere sanki biraz da nick cave and the bad seeds havası da katılmış gibi the veils sounduna. canlı performanslarının da harika olduğunu sağda solda okudukça insanın canı fazlasıyla çekiyor tabi. elden ümit etmekten başka birşey gelmiyor şu an için ne yazık ki.
Finn Andrews - vokal/gitar
Sophia Burn - bas
Liam Gerrard - piano/org
Henning Dietz - davul
Dan Raishbrook - gitar
henüz yeni bir grup olduklarından dolayı işi baştan sıkı tutmak gerektiği düşünülür umarım. şarkılarını rahatlıkla bulmak mümkün ki "nux vomica" albümü türkiye'de yayınlandı bile. 2 tane şarkı vereyim diye düşünüyordum ama o kadar fazla sayıda güzel şarkıları var ki ayırmayı başaramadığım için the veils linkine boğucam yazıyı. inanın bana hiçbirini rastgele seçmedim. son uyarım; benden nefret bile ediyor olsanız boşverin beni, the veils'i bi dinleyin olur mu? bırakmak mümkün değil. buyurun.
the veils - lavinia
the veils - more heat than light
the veils - the leavers dance
the veils - nux vomica
the veils - not yet
the veils myspace
damon albarn ve yeni ekibi hazırlıklarını tamamlamış, şu sıralar pek çok konser veriyorlar ve albüm tarihi de belli olmuş. daha önce 8 ocak olarak açıklanmış olsa da hedefimiz 22 ocak 2007'yi sağ olarak görebilmek şu an için. albümden bir hafta önce de 'Kingdom Of Doom' single'ını yayınlayacaklarmış. albümün adı kesin olarak "The Good The Bad And & The Queen". daha önce "Herculean"i yayınlamışlardı, şimdi de myspacelerinde "Kingdom Of Doom" ve "History Song" dinlenilebilir durumda. ikisine de bayıldığımı söyleyemem ama. demedi demeyin.